Apartman veya siteniz için yönetim firması mı arıyorsunuz? ApsiyonBulur!
Apsiyon Blog / Apsiyon Yeşil

Dünyayı, Yeşil Beslenerek Koruyabileceğini Biliyor Musun?

Dünyayı, Yeşil Beslenerek Koruyabileceğini Biliyor Musun?

Bir çoğumuz dünya için bir şey yapmak istiyoruz ama nereden başlayacağımızı bilmiyoruz. Bu içeriğimiz işte tam sizin için. Basit ve uygulanabilir küçük değişikliklerle dünyamızın geleceğine yeşil ışık yakabiliriz. Sen de yeşil beslen, dünyanı koru!

Beslenme Alışkanlığımızın Gezegenimize Etkileri

Gıda tüketimlerimiz, dünya üzerindeki ayak izimizde belirleyici. Bu iz, doğal kaynak tüketimlerimiz, ürettiğimiz kirlilik ve dünyaya bıraktığımız sera gazı salınımı ile oluşur. Yeryüzündeki tüm insanların tüketim alışkanlıklarını bir çırpıda değiştirmek mümkün olmasa da yaratacağımız ve geliştireceğimiz farkındalıkla bazı iyileştirmeler sağlayabiliriz.


Bugünden başlayarak beslenme tercihlerimizle, oluşturduğumuz aya izini azaltmaya çalışmalıyız. Araştırmalara göre 2050 yılına kadar 9 milyardan fazla insan beslenme problemiyle karşı karşıya kalacak. Bununla birlikte iklim değişikliği ve ormanlarımızın her geçen gün azalması bu tırmanışı hızlandırıyor. Bunca olumsuzluk içindeki güzel haberse seçimlerimizle iklim değişikliğine yönelik çözümün bir parçası olabiliriz.

İyi Tarım Nedir?

Peki Ne Yapmalı, Nereden Başlamalı?

Yiyeceklerin de karbon ayak izi olduğunu biliyor musunuz? Öyleyse dünyamızın geleceğine yeşil ışık yakmaya soframızdan başlamaya ne dersiniz? Karbon ayak izi, bir ürün ya da eylemin başlangıcından bitişine kadar geçirdiği sürede iklim üzerine bıraktığı toplam etkidir. Ürünlerin ve eylemlerin atmosfere bıraktığı sera gazı salınımı dünyanın ısınmasına neden olur. Tam bu noktada gıdaya erişimimiz, satın alma alışkanlıklarımız ve kültürel etkiler gibi birçok etken bu konu üzerinde belirleyici olabilmektedir. Bu yazımızda, hepimizin yaratabileceğimiz etkileri ve farklı yollar olsa da aynı amaca götüren adımları ele almayı hedefliyoruz.

Yeşili Hayatınıza Dahil Edin

Sosyal medya ve ekran bağımlılığı günümüzde dikkat eksikliği, kaygı bozukluğu ve yeme alışkanlıklarımızın değişmesi gibi birçok sorunu beraberinde getiriyor. Bu ne yazık ki hem bizde hem de çocuklarımızda böyle. Bizi iyileştirecek yegâne şey ise doğa. İyileşmemizin yolu, geçmişte olduğu gibi bugün de doğadan geçiyor. İyileşmenin gerçekleşebilmesi için uzmanlar, doğayla daha fazla temas kurmamızı tavsiye ediyor. Çünkü doğadan uzaklaştığımızda duyularımızı daha az kullanıyoruz bu da fiziksel ve duygusal rahatsızlıkları beraberinde getiriyor. Yapılan araştırmalar; doğada vakit geçiren ve doğaya temas eden kişilerin, bedensel ve bilişsel gelişimlerinin daha ileri olduğu gösteriyor. Doğanın şifalı eli, stres seviyesini ve kronik rahatsızlıkları azaltıyor, özgüveni, farkındalığı, verimliliği ve başarıyı ise artıyor. Bu nedenle uzmanlar ekosistemin bir parçası olduğumuzu daima hatırlayarak doğa ile bağlantı halinde yaşamamızı tavsiye ediyor. 

Organik Pazarlar Keşfedin

Sağlıklı bir yaşam, sağlıklı ve dengeli beslenmeyle mümkün. Peki, nasıl dengeli beslenebiliriz? Doğru gıdaları nasıl seçmeliyiz? Bu soruları sorduğumuzda yanıtlar, bizi organik pazarlara ulaştırıyor. Organik ürünlerin satıldığı bu pazarlar; sağlıklı beslenme alışkanlıklarımızı iyileştirmek için son derece önem arz ediyor. Herhangi bir kimyasal kullanmadan, kimyasal gübre, pestisit ya da herhangi bir sentetik madde olmadan yetiştirilen bu organik ürünler şüphesiz hepimiz için en sağlıklı olanıdır. Bu ürünler sayesinde toprak kalitesi korunarak ve doğal yaşam alanları desteklenerek üretilen besinlere ulaşırız. GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) içermeyen ve genellikle daha az işlenmiş bu ürünler daima taze olurlar. Semt pazarından alışveriş yapmak ve bu ürünleri tüketmek bütçemize ve sağlığımıza oldukça önemli katkılar sunar. Bu ürünler lezzetlidir, tazedir ve doğaldır. Organik ürünler yetiştirilen yerlerde toprağın ve suyun kalitesi korunur. Doğal yaşam alanları desteklenir. Semtimizdeki organik pazarlara giderek hem daha yerel üreticileri desteklemiş hem de ekonominin güçlenmesine katkıda bulunmuş oluruz.

Yerel Üretim Gıdalar Tüketin

Yerel üretim; hepimizin bildiği gibi ülkelerin geleneksel yöntemler kullanarak, o bölgedeki yerli halk tarafından bulunulan coğrafyanın iklim koşullarına göre yapılan bir üretim şeklidir. Bu üretim şekline uygun olarak yetiştirilen ürünler, tamamen o bölge halkının bireysel çabalarıyla gerçekleştirilir. Bu yapıda, endüstriyel sistemin herhangi bir müdahalesi bulunmaz. Bizse bu ürünleri tercih ettiğimizde kesinlikle daha kaliteli ürünler satın almış oluruz. Çünkü bunlar tamamen mevsiminde hasat edilmiştir ve hasattan kısa bir süre sonra pazara ulaştırılmıştır. Bu nedenle besin değeri açısından yüksek bu gıdalara erişimimiz kolay olur. Yerel üretim gıdalar tercih ettiğimizde ekonomiye ve toplumumuzun gelişimine katkı sunmuş oluruz.

Daha Az Et Tüket; Et Yerine Sebze ve Tahıl Tüket

Beslenme uzmanları et yemeden de protein ihtiyacımızı karşılamaya yarayan besinleri açıkladı. İşte onlardan bazıları; karabuğday, yumurta, baklagiller, kinoa, avokado, ceviz, tam buğday, bulgur ve chia tohumu. Tüm bunlar, yemeklerde ve salatalarda tüketilebilir. Yoğurda güvenle eklenebilir. Baklagiller, protein açısından zengindir ve sindirilebilir amino asitlere sahip. Mercimek, nohut, kuru fasulye, barbunya gibi çeşitli baklagiller ise özellikle protein, demir, çinko ve lif bakımından zengindir. Tam tahıllar, protein, lif, demir ve diğer mineraller açısından zengin besinlerdir. Bulgur, esmer pirinç, kepekli ekmek, yulaf gibi tam tahıllar sağlıklı bir karbonhidrat kaynağı sağlar. Bununla birlikte ıspanak, brokoli, Brüksel lahanası, pazı gibi yeşil yapraklı sebzeler, demir, kalsiyum, A ve C vitamini gibi birçok önemli besin öğesini içerirler. Salatalara, çorbalara, yemeklere dahil edebileceğimiz bu besinleri sağlıklı beslenme programımızın parçası haline getirebiliriz. Sizce de et tüketmek yerine besin değeri yüksek bu gıdaları tüketmemiz sizce de daha iyi bir seçim olmaz mı?

Yeşil Beslen

Sofralarımıza yeşili dahil ederek taze sebze ve meyvelerle tabağımızı renklendirmek güzel bir başlangıç olabilir. Yapacağımız çiğ tüketimlerle hem karbon ayak izimizi azaltabilir hem de besin değeri yüksek bir beslenme sağlayabiliriz. Yeşil beslenme konusundaki bir diğer adımımız mahallemizde ya da semtimizdeki üreticiden alışveriş yapmak olabilir. Haftalık alışverişlerimizde taze sebze ve meyvelere ulaşarak aynı zamanda yerel bir üreticilerin üretim faaliyetlerini destekleyebiliriz. Vücut direncini yükselterek, kendini hastalıklara karşı korumaya ve bunun yanı sıra tüketim tercihleriyle dünyaya olumlu katkılar sunmaya kim hayır diyebilir ki?

Daha Az Et Tüket

Et tüketiminin aynı zamanda su tüketimi anlamına geldiğini biliyor musunuz? Biraz tuhaf ve anlaşılması güç olsa da 1 kilogram kırmızı et üretilirken ortalama 16 bin litre su tüketiliyor. Bu da su kaynaklarımızın her geçen gün azalmasına neden oluyor. Birleşmiş Milletler’in yayınladığı araştırma sonuçlarına göre 2050 yılındaki et talebinin karşılanması için bugünkü üretimin ikiye katlanması gerektiği öngörülüyor. Bu konuda neler yapabiliriz noktasına geldiğimizde karşımıza şu adımlar çıkıyor. 


- Et ürününü ihtiyacımız kadar alalım.
- Tüketebileceğimiz kadar et pişirelim. 
- Etleri mutlaka aldığımız gün tüketelim.
- Et ürünlerini farklı şekillerde kullanmayı deneyelim. (Örneğin kemikleri et suyu olarak değerlendirelim.)
- Aylık tüketimlerimizi ve bu tüketimlerdeki alışkanlıklarımızı gözden geçirelim. 
- Haftanın bazı günlerinde sebze ve bakliyat tüketelim.

Gıda Kaybını Engelle

Gıda kaybı, ürünlerin özellikle depolama ve paketleme işlemleri esnasında karşılaşılan sorunlar sonucunda ürünlerin tüketiciye ulaşmaması durumudur. Ürünler tüketiciye ulaşmadan bozulur, dökülür ya da kaybolursa bu gıda kaybı olarak tanımlanır. Tüketicilerin, satın alma işlemi gerçekleştikten sonra tüketilmeden bozulan ya da çöpe atılan gıdalar da bu kapsamda değerlendirilebilir. Üretim ve tüketim süreçlerinin her bir basamağında bireysel olarak üzerimize düşen sorumlulukların bilinciyle hareket etmeliyiz. İhtiyacımız ve tüketebileceğimiz kadar ürün satın alıp tüketmeliyiz. Tüketemeyeceğimiz ürünleri ise kullanım tarihi boyunca güvenli ve kullanılabilir şekilde muhafaza etmeliyiz.


Haydi, yeşil beslenme önerilerini hayata geçirmeye bugün başlayalım!

Uyarı: Bu yazı, Apsiyon Blog için hazırlanmıştır. İlgili yazının izinsiz kullanılması, aleni ortamlara asılması, sosyal medya ya da çevrim içi web tabanlı iletişim araçları ve diğer sözlü yazılı yayınlarla kullanılması, izinsiz her türlü formata çoğaltılması hukuka aykırıdır. İzinsiz kullanım halinde her türlü hukuki ve cezai yola başvurulur. Hukuki bilgilendirme kapsamında verilen bilgiler ilgili mevzuat çerçevesinde belirtilmiş olup, okuyucuya herhangi bir sonuç vaat etmez. 
Apsiyon
Apsiyon
Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip etmeyi unutmayın!
Facebook Linkedin X Youtube Instagram

Yorumlar

İlginizi Çekebilir